|
|
|
|
|
|
|
|
|
(Hürriyet-Ekonomi ; 01.06.2009)
Atatürk ufkumuzu açıyor, Türkiye müthiş yükseliyor
ABD eski Başkanı Bill Clinton ve Schröder gibi siyasetçilere yön veren, Tony Blair’in danışmanı, sosyolog Lord Anthony Giddens, "Atatürk’ün yıllar önce söyledikleri, 21. yüzyılda bizim ufkumuzu açıyor" dedi.
TONY Blair’i iktidara taşıyan 3’üncü yol kuramının yaratıcısı, ABD eski Başkanı Bill Clinton ve Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder gibi siyasetçilere yön veren sosyolog Lord Anthony Giddens, yeni dünya düzenine ilişkin öngörülerini aktarırken, "Atatürk’ün söyledikleri 21’inci yüzyılda bizim ufkumuzu açıyor" dedi. London School of Economics eski Direktörü de olan, sosyolojinin yaşayan en büyük ismi sayılan Lord Anthony Giddens, Soysal Danışmanlık’ın bu yıl dördüncüsünü Cannes’da düzenlediği Perakende Liderler Konferansı’nda konuştu. Çok kutuplu dünyada, iktidarın Doğu’ya kaydığı bir dönemde Türkiye’nin öneminin daha da arttığına işaret eden Giddens, Atatürk’ün "Şiddete başvurarak, kılıç kuşanarak zafer kazanmaya çalışanlar, eninde sonunda düşünce ve ekonomik gelişmeyle kuşatanlara mağlup olacaktır" sözlerini hatırlattı.
Giddens, yeni dünya düzeninde Türkiye’nin "müthiş" bir çıkışı olduğunu belirterek, şu anda dünyada radikal değişimler yaşandığını, çok ciddi bozulmalar olduğunu, bunun herkesin işini etkileyeceğini ifade etti. Artık yeni bir dünyanın, sistemin vatandaşları haline geldiklerini söyleyen Giddens, şöyle devam etti: "10 yıl Tony Blair ile yakından çalışma fırsatı buldum. Bill Clinton ile pek çok kez görüştüm. Monica Lewinsky olayı çok önemliydi. Bu olay nedeniyle Clinton, ciddi baskı altında kaldı. Ama bunları düşünmeden benimle önemli politikaları konuştu. Clinton’ın, üçüncü kez seçimlere girme şansı olsa kesinlikle seçilirdi. O zaman son 7-8 yılımız çok farklı olurdu. ABD’nin gücü çok dramatik şekilde Bush döneminde azaldı."
’V iyileşme’ olmayacak
Obama’nın politikalarının Bush yönetimine kıyasla fark yaratacağını, dünya düzeninin değiştiğini vurgulayan Giddens, şöyle konuştu: "Bu resesyon çok yapısal ve derin. Belki bir süre daha etkilerini yaşamaya devam edeceğiz. Çok hızlı bir şekilde düzelme olmayacak. Temkinli davranmakta fayda var. ’V’ şeklinde düzelme beklemeyin. Daha dalgalı ve iniş çıkışların olduğu yavaş bir iyileşme olacak."
Obama’nın Türkiye’deki sözleri, Bush’tan bin yıl geçse duyulmazdı
LORD Anthony Giddens, AB’nin ekonomik aktör olmaktan çıkacağını ve liderlik gücünü artıracağını belirterek, "Gelecekte AB daha sağlamlaşacak. Türkiye’nin AB’ye katılmasını çok destekliyorum. Türkiye’nin pozisyonu artık daha önemli. Stratejik anlamda Türkiye, dünyanın göbeğine oturmuş durumda. Türkiye’nin, yeni dünya düzeninde müthiş bir çıkışı var. Obama, Türkiye’de muazzam bir konuşma yaptı. Bush bir milyon yıl iktidar olsaydı böyle konuşma olmazdı" dedi. AB-Türkiye arasında, son 40 yılda olumsuz ilişkiler yaşandığını vurgulayan Giddens, "Türkiye’yi AB’ye alacağız diye oyaladılar. Türkiye’de AB’ye karşı çok güçlü olan kamuoyu desteği son dönemde bu nedenle azaldı. AB şevkinin kırılması sonucu Türkiye’de milliyetçilikte bir miktar artış oldu" dedi. Giddens, Türkiye’nin laik ve demokratik yapısının büyük önem taşıdığını vurguladı.
Kadınlar bin Euro’luk çantalar almayacak
LA Rinascente CEO’su, Beymen Mağazacılık A.Ş. ve Boyner Büyük Mağazacılık A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Vittorio Radice, gelecekte alışveriş merkezlerini hareketlendirecek yegane unsurların restoran, kafe ve barlar olacağını söyledi. Radice, kriz sonrası oluşan yeni düzende artık kadınların 1000 Euro’luk el çantaları almayacağını, akşamları pahalı şampanyalar açtırılmayacağını ve keyif veren alışverişlerin azaltılması gerekeceğini belirtti. LIP Ludger Inholte Projektentwicklung GmbH firmasının sahibi Ludger Inholte ise, "Türkiye’de orta ve uzun vadede mükemmel bir yatırım havası görüyoruz" dedi.
(Hürriyet-Ekonomi ; 29.05.2009)
Merkez’den şirketlere döviz borcu, vatandaşa kredi kartı uyarısı
Merkez Bankası, bireysel bankacılıkta kredi kartlarında artan borçluluğa, ticari bankacılıkta da firmaların taşıdığı kur riskine dikkat çekti.
Bu yılın ilk Finansal İstikrar Raporu’nun yayınlayan Merkez Bankası, ’kısmi iyileşmeler’ görülmesine karşın, orta ve uzun vadede mali disiplinin sürdürülmesi ve yapısal reformlara hız kazandırılması gerektiğini savundu. Merkez Bankası raporunda şu tespitler yer aldı:
Sorun olabilir
Hane halkının borç yükünün birçok ülkeye kıyasla düşüklüğü ve yükümlülüklerinin değişken faizli ve dövize endeksli kısmının sınırlı olması, hane halkının ekonomik konjonktürdeki olumsuz gelişmelerden daha az etkilenmesini sağladı. Birçok gelişmekte olan ülkeden farklı olarak ülkemizde hane halkı borçluluğunun bu olumlu yapısının, krizin ülkemiz üzerindeki olumsuz etkilerini de sınırlandırdı. Ancak ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve artan işsizlik oranına bağlı olarak, önümüzdeki dönemde hane halkının yükümlülüklerini geri ödemede zorluklar yaşaması da olası.
Kartta faiz yüksek
Kredi kartı bakiyelerinin faize tabi kısmı artmakta. Kredi kartı faizlerinin tüketici kredilerine göre daha yüksek olduğu göz önüne alındığında, bu durum hane halkının kırılganlığını artırıyor. Çeşitlenen ve karmaşıklaşan finansal hizmet ve ürünlerin amacına uygun kullanılması ve bireylerin yatırım ve tasarruf kararlarını bilgi sahibi olarak vermelerini sağlamanın önemi giderek artıyor. Bu çerçevede, finansal farkındalık oluşturulmasını teminen finansal eğitim konusuna özel önem ve öncelik verilmesi gerektiği değerlendirilmekte.
KOBİ’lere etkisi
Firmaların satış gelirleri artarken kárlılıkları düştü. Bu durum kambiyo zararlarından kaynaklandı. Bu gelişme, uygulanan dalgalı kur rejiminde döviz kurunda oluşabilecek yukarı yönlü hareketlerin, döviz geliri olmadığı halde yabancı para cinsinden borçlanan firmaların taşıdığı kur riskinin mali bünyelerini bozacağının somut bir göstergesi. Firmalar içinde KOBİ’lerin tahsili gecikmiş alacaklarındaki artışının diğerlerine göre daha hızlı olması, krizin KOBİ’ler üzerindeki etkilerinin daha derin olduğuna işaret ediyor. Firmaların borç ödeme kapasitesindeki düşüş ve işsizlik oranındaki yükselişin önümüzdeki dönemde de tahsili gecikmiş alacaklarda artışa neden olabilir. Ancak, sektörün mali bünyesinin bu artışları karşılayacak seviyede olduğu görülüyor.
Kırılganlıkları gözden geçirin
MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomideki iyileşmelere değindi ancak, ancak küresel krizden çıkışın çabuk ve kolay olmayacağı görüşünü tekrarladı. Yılmaz, bu zor dönemin tüm piyasa katılımcılarının eksiklik ve kırılganlıklarını gözden geçirmeleri için bir fırsat olarak görülebileceğini vurguladı.
(Hürriyet-Ekonomi ; 28.05.2009)
Merkez Bankası: Krizden çıkış kolay değil
Merkez Bankası, Finansal İstikrar Raporunda küresel krizden çıkışın kolay olmayacağını söyledi
Merkez Bankası, son aylarda ekonomik göstergelerde kısmi de olsa iyileşmeler gözlenmeye başlandığını belirtti. Merkez Bankası, yayılımı hızlı olan küresel krizden çıkışın aynı çabuklukta ve kolay olmayacağının anlaşıldığını da vurguladı.
Merkez Bankası'nca yılda 2 kez yayımlanan Finansal İstikrar Raporunun ilkinde, Türk ekonomisiyle ilgili ana tespitlerde bulunuldu.
Raporda 2007 yılının 2. yarısından bu yana sürmekte olan küresel krizin, ülkemiz finansal piyasalarına yansımasının geçmiş tecrübeler ışığında finansal sistemin güçlendirilmesi nedeniyle sınırlı kaldığı belirtildi. Ancak, bu dönemde daralan küresel ticaret hacmi ve kredi kanallarındaki aksaklıkların Türkiye'de de ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemeye devam ettiği kaydedilen raporda, “Bozulan büyüme performansı ve artan işsizliğe karşı dengeleyici para ve maliye politikalarının uyum içinde uygulanması sonucunda, son aylarda ekonomik göstergelerde kısmi de olsa iyileşmeler gözlenmeye başlanmıştır” denildi.
Raporda birikmiş sorunlar ve dengesizlikler nedeniyle küresel krizin başlaması ve yayılmasının hızlı olduğu, ancak krizden çıkışın aynı çabuklukta ve kolay olmayacağının anlaşıldığı vurgulandı.
Küresel boyuttaki sorunların çözümüne yönelik çalışmaların çeşitli platformlarda sürdüğüne de dikkat çekilen Raporda, bu konudaki en önemli uluslararası oluşumlardan biri olan Finansal İstikrar Kurulu'na diğer bazı gelişmekte olan ülkelerle birlikte Türkiye'nin de üye olduğu hatırlattı. Bu çerçevede önümüzdeki dönemde küresel finansal istikrar ve güvenin yeniden tesisine yönelik politikaların geliştirilmesinde ülkemizin de aktif rol alacağının altı çizildi.
MALİ DİSİPLİN SÜRMELİ
Raporda cari açığın kısa vadede aşağı yönlü eğilimini sürdüreceği tahminine de yer verildi.
Küresel toparlanmanın sağlıklı ve kalıcı olabilmesi için krize karşı uygulanan politikalardan çıkış stratejisinin iyi tasarlanması gerektiğinin uluslararası platformlarda tartışıldığına da işaret edilen Raporda, bu sorunun ülkemiz açısından da geçerli olduğu, bu nedenle orta ve uzun vadede mali disiplinin sürdürülmesi ve yapısal reformlara hız kazandırılması gerektiği belirtildi.
Hanehalkının borç yükünün birçok ülkeye kıyasla düşüklüğü ve yükümlülüklerinin değişken faizli ve dövize endeksli kısmının sınırlı olmasının hanehalkının ekonomik konjonktürdeki olumsuz gelişmelerden daha az etkilenmesini sağladığı da vurgulana Raporda, birçok gelişmekte olan ülkeden farklı olarak ülkemizde hanehalkı borçluluğunun bu olumlu yapısının, krizin ülkemiz üzerindeki olumsuz etkilerini de sınırlandırdığı da kaydedildi.
Ancak ekonomik aktivitedeki yavaşlama ve artan işsizlik oranına bağlı olarak, önümüzdeki dönemde hanehalkının yükümlülüklerini geri ödemede zorluklar yaşamasının da olası olduğu uyarısı yer aldı.
ENFLASYONA DÜŞÜŞ YÖNÜNDE DESTEK
Raporda, politika faizlerindeki hızlı indirimlerin ve iç piyasayı canlandırmaya yönelik mali önlemlerin önümüzdeki dönemde yurt içi talebi desteklemesinin beklenmekle birlikte, küresel ekonominin istikrara kavuşmasının ve yurt içi iktisadi faaliyette belirgin bir artış yaşanmasının zaman alacağına dikkat çekilerek, dolayısıyla toplam talep koşullarının bir müddet daha enflasyona düşüş yönünde destek vereceğinin tahmin edildiği kaydedildi.
KREDİ KARTI BAKİYELERİ ARTIYOR
Merkez Bankası'nın Finansal İstikrar Raporunda daha sonra şu ana tespitlerde bulunuldu:
-Kredi kartı bakiyelerinin faize tabi kısmı artmaktadır. Kredi kartı faizlerinin tüketici kredilerine göre daha yüksek olduğu göz önüne alındığında, bu durum hanehalkının kırılganlığını artırmaktadır. Çeşitlenen ve karmaşıklaşan finansal hizmet ve ürünlerin amacına uygun kullanılması ve bireylerin yatırım ve tasarruf kararlarını bilgi sahibi olarak vermelerini sağlamanın önemi giderek artmaktadır. Bu çerçevede, finansal farkındalık oluşturulmasını teminen finansal eğitim konusuna özel önem ve öncelik verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
-Firmaların satış gelirleri artarken karlılıkları düşmüştür. Bu durum kambiyo zararlarından kaynaklanmaktadır. Bu gelişme, Bankamızca çeşitli defalar ifade edildiği gibi, uygulanan dalgalı kur rejiminde döviz kurunda oluşabilecek yukarı yönlü hareketlerin, döviz geliri olmadığı halde yabancı para cinsinden borçlanan firmaların taşıdığı kur riskinin mali bünyelerini bozacağının somut bir göstergesidir.
KREDİLERDE TOPARLANMA
-2008 yılı son çeyreğinden itibaren azalma gösteren krediler portföyünde sınırlı da olsa bir toparlanma görülmektedir.
-Firmalar içinde KOBİ'lerin tahsili gecikmiş alacaklarındaki artışının diğerlerine göre daha hızlı olması, krizin KOBİ'ler üzerindeki etkilerinin daha derin olduğuna işaret etmektedir.
-Firmaların borç ödeme kapasitesindeki düşüş ve işsizlik oranındaki yükselişin önümüzdeki dönemde de tahsili gecikmiş alacaklarda artışa neden olabileceği, ancak, sektörün mali bünyesinin bu artışları karşılayacak seviyede olduğu görülmektedir.
-Bankamız, piyasalarda likidite sıkışıklığı yaşanmaması ve kredi piyasalarının etkin bir şekilde çalışmasının sürdürülmesi amacıyla gerekli tedbirleri almaya ve piyasa likiditesini yakından izlemeye devam etmektedir.
-Ekonomik aktivitenin finansmanının sağlanmasında hayati öneme sahip olan bankacılık sektörünün, artan kârlılık sayesinde özkaynak yapısının güçlenmesinin, aracılık fonksiyonunu etkin bir şekilde yerine getirmesine katkı sağlayacaktır.
-Yapılan senaryo analizleri, bankacılık sektörünün sermaye yapısının çeşitli şoklar sonucunda oluşabilecek zararları karşılayabilecek düzeyde olduğunu göstermektedir.
-Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı tedbirleri almaktan sorumlu olan Bankamız, ödeme sistemlerinden kaynaklanabilecek ve finansal sistemin istikrarını bozabilecek riskleri en aza indirmek için gerekli önlemleri almıştır.
-Finansal ve ekonomik istikrar içinde yeniden sürdürülebilir büyümeye geçiş için, Avrupa Birliği;ne uyum ve yakınsama sürecinin devam ettirilmesi, mali disiplinin kalitesini ve verimliliği artırmaya yönelik yapısal reformlar konusunda kararlılık gösterilmesi önem arz etmektedir.”
MERKEZ BANKASI BAŞKANI YILMAZ
Bu arada Raporda, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ın kısa bir değerlendirmesi de yer aldı. Yılmaz'ın değerlendirmesinde de ekonomideki iyileşmelere dikkat çekildi ancak küresel krizden çıkışın çabuk ve kolay olmayacağı görüşü tekrarlandı.
Yılmaz, bu zor dönemin tüm piyasa katılımcılarının eksiklik ve kırılganlıklarını gözden geçirmeleri için bir fırsat olarak görülebileceğini de vurguladı.
(Hürriyet-Ekonomi ; 25.05.2009)
Ufuk Söylemez: IMF belirsizliği krizi derinleştiriyor
Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez, IMF (Uluslararası Para Fonu) belirsizliğinin ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek, "Bu belirsizliğin kriz sürecini uzattıyor" dedi.
Söylemez, siyasi iktidarın, IMF ile anlaşma konusunu tam bir belirsizliğe sürüklediğini savunarak, "Piyasalar ile iç ve dış konjonktür için IMF’le anlaşmanın olmamasından daha kötü tek şey vardır. O da siyasi ve ekonomik belirsizliktir" dedi.
İlk toplantı ekonomiye
18 Mayıs’ta Genel Kurulu’nu yaparak Hüsamettin Cindoruk’la yoluna devam etme kararı alan Demokrat Parti (DP), ilk basın toplantısını ekonomiye yönelik olarak gerçekleştirdi. DP Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan DP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez, DP’nin öncelikli gündem maddesinin ekonomi olacağını söyledi. 2009 yılında yaşanan ekonomik küçülmesinin, 2001 krizinden daha kötü olacağı endişe ettiklerini dile getiren Söylemez, bu nedenle ilk basın toplantılarında hükümete IMF belirsizliğini ortadan kaldırmaları çağrısında bulunduklarını kaydetti. Söylemez, "10 yıl önce Türkiye IMF’le bir ekonomik program yaptığında resmi işsizlik oranı yüzde 6.5 civarındaydı. Şimdi bu oranın yüzde 16.1’e çıktı" dedi.
İtfayeci beklentisi
Piyasalarda ve ekonomilerde yangına neden olan IMF’den itfaiyeci olması beklendiğini kaydeden Söylemez, şöyle konuştu: "Piyasada, IMF’nin itfaiyeci olacağı beklentisi yaratılmıştır. Piyasaların algısı bu yöndedir. Bu belirsizliğin çözülmesi gerekir. Kaldı ki, IMF’le anlaşma yapılsa bile IMF’nin klasik, bizim gibi ülkeleri yokluğa ve sıkıntıya sokan o reçeteleriyle gidemeyiz. IMF harcamaları kısan, yatırımları durduran reçeteleri bir daha uygulamamalıdır. Zaten ekonominin durumu ortadadır. Bu tablonun ekonominin tedbirleriyle kabusa dönüşmesi önlenmelidir."
Kumarhane kapitalizmi
UFUK Söylemez, 2008 yılı sonu itibariyle kamu sektörünün toplam borç stokunun 490.8 milyar dolar olduğuna dikkat çekerek, bunun sürdürülebilir bir durum olmadığını söyledi. Türkiye’de bugün hiç kimsenin kapalı devletçi ve kolektivist bir ekonomik modeli savunmadığını vurgulayan Söylemez, ancak altta kalanın canının çıktığı, kuralsız, denetimsiz, ölçüsüz bir vahşi kapitalizm anlayışının da Türkiye’yi getirdiği noktadan ortada olduğunu vurguladı. Finansal cambazlıklarla, sıcak parayla bir tür kumarhane kapitalizminin sağlıklı bir yol olmadığını belirten Söylemez, o nedenle rekabetçi, sermayeyi tabana yayan liberal piyasa ekonomisinin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
(Hürriyet-Ekonomi ; 17.05.2009)
Putin: Türkiye en iyi ticaret ortağımız 35 milyar dolarlık hacim artırılmalı
Başbakan Tayyip Erdoğan ile Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in görüşmesinde gündem, beklendiği gibi Karabağ sorununda çok enerji oldu.
Davetli olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’la birlikte Rusya’ya giden Başbakan Tayyip Erdoğan, Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile Soçi’deki Riviera konuk evinde dün buluştu. Erdoğan ve Putin, son 5 yıl içinde 8’inci kez bir araya gelmiş oldu. Erdoğan’ın, Enerji Bakanı Taner Yıldız ile geldiği görüşmede, Putin’e de, enerji konularından sorumlu Rusya Başbakan Yardımcısı İgor Setin ve Gazprom Başkanı Aleksey Miller eşlik etti. Bu durum, görüşmede, beklenenin aksine Karabağ sorunundan çok, enerji konularının masaya yatırıldığı yorumlarına neden oldu. Bu arada edinilen bilgiye göre, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın teknik kadroları, biraraya gelip kapsamlı bir dosya hazırladı. Erdoğan’da bu dosyayı Soçi’ye götürüp, burada yer alan konuları Putin ile paylaştı. Öte yandan Erdoğan, bu ziyaretle ilgili konuşmasında, böyle bir davetten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, iki ülke arasında son 6 yılda çok ciddi gelişmelerin olduğunu ifade etti. İlişkilerin iyi olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, Rusya Federasyonu ile 35 milyar doları bulan ticaret hacmini daha da genişletmek istediklerini vurguladı. Putin de konuşmasında, iki ülke arasındaki ilişkinin tam bir işbirliği içinde geliştiğini belirterek, "Rusya, Türkiye’nin bir numaralı ticaret ortağı. İkili ticaret hacmimiz 35 milyar dolara ulaştı. Türkiye de Rusya’nın en önemli ticaret ortaklarından biridir" dedi.
Putin 15 bin dolarlık Lada ile geldi
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın, uçağının rötar yapması nedeniyle bir süre geç kalması üzerine, Rusya Başbakanı Vladimir Putin konuk evinin önünde bir süre gazetecilerle sohbet etti. Konukevine, yaklaşık 15 bin dolara yeni satın aldığı Rus yapımı "Niva" marka ciple gelen Putin, otomobilini tanıtmaya başladı. "Niva" marka dört çeker otomobillerin Türkiye’de de yaygın kullanıldığını vurgulayan Rusya Başbakanı, "Ben yeni arabamdan memnunum. Türkiye’de de çok satıldığını söylüyorlar. Tavsiye ederim" dedi. Putin’in "İsteyen kullanabilir" demesi üzerine, Anadolu Ajansı Moskova muhabirlerinden Fuat Abbasov, evin etrafında bir deneme turu attı. Putin’in kullanmasını teklif ettiği bir kadın gazeteci ise, sadece otomatik vites kullanabildiğini belirterek Rus Başbakan’ı geri çevirdi.
Hangi ilden hangi ülkeye sınır ticareti yapılabilecek
Artvin’in Sarp ve Ardahan’ın Türkgözü gümrük kapılarından Gürcistan’a,
Iğdır’ın Dilucu Gümrük Kapısı’ndan Nahcivan’a, Ağrı’nın Gürbulak,
Van’ın Kapıköy ve Hakkari’nin Esendere gümrük kapılarından İran’a,
Şırnak’ın Habur Gümrük Kapısı’ndan Irak’a,
Mardin’in Nusaybin, Şanlıurfa’nın Akçakale, Gaziantep’in Karkamış, Kilis’in Öncüpınar, Hatay’ın Cilvegözü gümrük kapılarından Suriye’ye sınır ticareti yapılabilecek.
Müteahhitlere ’Polonya ’yı yakın takibe alın’ çağrısı
RUSYA öncesi gazetecilerle yaptığı sohbette Azerbaycan ziyaretinin yanı sıra Polonya ziyaretini de değerlendiren Recep Erdoğan, 1923 yılından bu yana Polonya’ya resmi ziyaret gerçekleştiren ilk başbakan olduğunu kaydetti. Polonya’nın AB üyeliği konusunda Türkiye’yi yalnız bırakmayan Erdoğan, şöyle konuştu: "İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2,5 milyar Euro. Bu rakam yeterli değil. Türk müteahhitlerinin konuyu yakın takibe almasıyla bir netice almamız mümkün olacak."
(Milliyet-Ekonomi ; 16.05.2009)
Doğan Holding ilk çeyrekte operasyonel kârlılığını korudu
Doğan Şirketler Grubu Holding’in 1 Ocak - 31 Mart 2009 faaliyet dönemi konsolide faaliyet sonuçları açıklandı
Grubun 2009 yılının ilk üç aylık döneminde net satış gelirleri 2.2 milyar lira, faiz, amortisman ve %vergi% öncesi kârı (FAVÖK) 66 milyon lira, azınlık payları sonrası net dönem zararı ise geçen yılın aynı dönemine paralel olarak 11 milyon TL olarak gerçekleşti. Doğan Holding Genel Koordinatörü Nebil İlseven tarafından yapılan açıklamada, 2009 yılının ilk aylarına ilişkin açıklanmış olan göstergelerde de görüldüğü gibi, yılın ilk çeyreğinin ekonomik belirsizlikler ve piyasalarda ciddi daralmaların artarak sürdüğü bir dönem olduğu belirtildi.
Açıklamada, Doğan Grubu’nun bu ekonomik durgunluk dönemindeki özel koşullar nedeniyle kısa vadedeki performans ölçülerinin piyasa payı, yüksek likidite ve operasyonel etkinlik göstergelerine yoğunlaştığı kaydedildi.
Güçlü sermaye yapısı
İlseven, yılın ilk üç aylık döneminde, başta enerji ve medya olmak üzere faaliyet alanlarında lider pazar konumlarının korunmasının, grubun dönem sonu itibarı likidite imkanlarının 3.5 milyar lira düzeyine ulaşmasının ve sağlanan operasyonel karlılık sonuçlarının bu dönem için belirlenen hedeflere ulaşıldığını gösterdiğini açıkladı.
Nebil İlseven, açıklamasında, Doğan Holding’in önümüzdeki günlerde de bir yandan bu öncelikli hedeflere yönelik çalışmalarını aralıksız sürdüreceğini, diğer yandan da mevcut ekonomik şartlardaki gelişmeleri dikkatle izleyerek güçlü ve dengeli sermaye yapısıyla ülke ekonomisindeki bu zorlu dönemi başarıyla geride bırakacağını belirtti.
(Hürriyet-Ekonomi ; 16.05.2009)
IMF: Krizde en kötü süreç geride kaldı
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, küresel ekonomik krizde bir anlamda en kötünün geride kaldığını söyledi.
Avusturya Merkez Bankası’nın konferansında konuşan Strauss-Kahn, Ekim-Kasım 2009 döneminin krizin döndüğü nokta olabileceğini belirtti. Ekonominin banka bilançoları temizlenmeden düzelmeyeceğini savunan IMF Başkanı, bankaların bilançoları temizlenmeden ekonomiden toparlanmanın beklenmemesi gerektiğini ve ekonomik toparlanma için 2010’un ilk yarısı tahminlerinin hálá geçerli olduğunu belirtti. Doğu Avrupa risklerinin yönetilebilir boyutta olduğunu söyleyen Strauss-Kahn, Batı Avrupa bankalarını Doğu Avrupa’dan çekilmemeleri için ikna etmeye çalıştıklarını kaydetti.
(Hürriyet-Ekonomi ; 12.05.2009)
Ekonominin devleri dipte anlaşamıyor
Dünya ekonomisine yön verenler durgunluğun dip noktasına ulaşıp ulaşmadığı konusunda anlaşamıyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve ekonomistler global krizde henüz dip noktaya ulaşılamadığını söylerken, Avrupa Merkez Bankası ve OECD gibi kurumlar bu konuda önceki kötümser tahminlerini değiştirip daha iyimser görüşler ileri sürmeye başladı.
Financial Times'ın haberine göre, İsviçre'nin Basel kentinde konuşan Avrupa Merkez Bankası başkanı Jean-Claude Trichet, açıklamaları ile önceki görüşlerinin tersine önümüzdeki dönem için daha iyimser tahminlerde bulundu.
Trichet yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Bazı büyük ekonomiler küçülmeye dur diyecek ve yeniden büyümeye başlayacak noktaya geldi. Her koşulda, büyümedeki yavaşlama hızının azaldığını görmekteyiz. Bazı durumlarda ise yukarı doğru toparlanmanın görüldüğüne de şahit oluyoruz."
Trichet, geçen hafta euro bölgesinde ekonomik faaliyetlerin 2009 'un kalan döneminde oldukça zayıf olacağını ve ancak 2010 yılında yavaş yavaş büyümeye başlayacağını öngörmüştü.
TARTIŞMA ALEVLENDİ
Trichet'in açıklamalarının OECD'nin son açıklamasındaki Fransa, İtalya, İngiltere ve Çin'de ekonomik yavaşlamanın "duracağı" öngörüsü ile aynı anda gelmesi ise krizde "dip nokta" tartışmasını alevlendirdi.
IMF ise bu görüşün aksine dünya ekonomisinin 2009'da hızla küçüleceğini ve 2010'da yalnızca az seviyede bir toparlanma gerçekleştireceğini söylüyor.
Dünyanın önde gelen ülkelerinin merkez bankaları başkanları ve maliye bakanları nisan sonunda IMF toplantılarında yanyana geldiğinde de ekonominin yeniden toparlanmaya başlaması ile ilgili oldukça ihtiyatlı durmuşlardı.
RAKAMLAR KÖTÜMSERLERDEN YANA
Tartışma bu mecrada devam ederken, gelen son ekonomik veriler kötümserlerin görüşlerini daha çok destekliyor. Pazartesi günü açıklanan son resmi datalara göre İtalya'nın sanayii üretimi Mart ayında yüzde 4.6'lık bir düşüşle ülkenin tüm üretimin geçen yıla kıyasla yüzde 24 azaldığını gösterdi. Aynı dönemde Fransa'nın sanayii üretimi de yüzde 1.4 oranında azaldı.
Ekonomistler euro bölgesinin ilk çeyrekte yüzde 2 ila 2.5 arasında değişerek ABD ve İngiltere'den daha kötü bir performans göstermesini bekliyor.
(Radikal-Ekonomi ; 11.05.2009)
Tüketici güven endeksi düştü
GFK Türkiye'nin araştırmasına göre, Şubat 2008'de 79.7 olan Tüketici Güven Endeksi, mart ayında bir önceki aya göre 7.5 puan (yüzde 9.4) gerileyerek 72.2 düzeyine indi.
Endeksin alt kalemlerine ve değişim oranlarına bakıldığında ise mart ayında gelecek 12 ay için, hanenin maddi durumu bir önceki aya göre 8.2 puan (yüzde 8.4) gerileyerek 97.3'den 89.1'e, genel ekonomik durum 11.4 puan (yüzde 11.1) gerileyerek 102.4'ten 91'e indi.
Öte yandan, işsizlik oranı 68.1'den 64'e, tasarruf eğilimi de 51'den 44'e düştü. Araştırmaya göre, tüketiciler, türban sorununu, terörü, Irak'ın kuzeyinde yürütülen operasyonu ve ekonomideki gelişmeleri, son bir ay içinde, Türkiye'nin gündemindeki en önemli olay ve konular olarak belirtti. Türkiye'de yaşanan siyasi gelişmeler ve global pazardaki ekonomik gelişmeler tüketici güveninin azalmasında ki unsurlar olarak öne çıktı.
(Hürriyet-Ekonomi ; 11.05.2009)
Çağlayan: Artık hızlı balık yavaş balığı yutuyor
DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, eskiden büyük balığın küçük balığı yuttuğu bir sistem olduğunu, ancak artık, hızlı balığın, yavaş balığı yuttuğunu bildirdi.
Çağlayan, Çankaya Üniversitesi tarafından düzenlenen Profesyonel Kariyer Platformu'nda yaptığı konuşmada, artık dünyada en ufak bir şekilde zaman kaybına tahammülü olmayan küresel bir sistemin bulunduğunu ve dünyanın adeta küçük bir köy olduğunu söyledi.
Son 6 yılda ihracatın 36 milyar dolardan, 132 milyar dolara geldiğini kaydeden Çağlayan, Türkiye'nin ihracatın yüzde 90'ını sanayi ürünlerinin oluşturduğunu ve ihracatın yüzde 60'ına yakınını Avrupa ülkelerine gerçekleştirdiğini ifade etti.
Çağlayan, Avrupa'nın kullandığı her 2 televizyondan birinin Türkiye'de üretildiğini, Türkiye'nin dünyanın 17'nci, Avrupa'nın ise 6'ncı büyük ekonomisi olduğunu kaydetti.
Üniversitelerde düzenlenen bu tür toplantıların çok önemli olduğunu belirten Çağlayan, kendisinin de 35 sene önce bu koltuklardan geçtiğini, ancak o zamanlar, bugün geldiği noktaya ilişkin bir hedefi olmadığını söyledi.
Çağlayan, “Sizlerin içinden yarının cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanı, rektörleri iş adamları çıkacak. Bu tür toplantılarda yanınızdaki arkadaşlarınıza bir bakın. Belki yarının başbakanı yanınızda oturuyor. Bu tür toplantılar bu nedenle önemli, sizler Türkiye'nin aydınlık geleceğisiniz” dedi.
KARİYER PLANLAMASI ÖNEMLİ
Bugün her işi yapmanın değil, bir işi en iyi, en doğru, en hızlı yapmanın önemli olduğuna dikkat çeken Çağlayan, bu nedenle kariyer planlamasının çok önemli olduğunu kaydetti.
“Üniversiteyi birincilikle bitirebilirsiniz, ancak tek başına yetmez. Okulda aldığınız teoriyi, pratiğe çevirmeniz gerekiyor” diyen Çağlayan, stajın da çok önemli olduğunu belirterek, öğrencilere staj yapmış olmak için, yapıyormuş gibi yapmamaları gerektiği tavsiyesinde bulundu.
Bakan Çağlayan, “Yarın üniversite bittiğinde ne yapacaksınız? Hangi konuda başarılı olacaksınız? Kıyasıya bir yarışma, acımasız bir rekabet var. İş bulma rekabeti, diğer taraftan dünyada da çok ciddi manada acımasız bir rekabet var” diye konuştu.
Çağlayan, Türkiye büyümek, ekonomisini geliştirmek ve her yıl iş gücüne katılan 700 bin insanına iş bulmak zorunda olduğunu da sözlerine ekledi.
ASO BAŞKANI ÖZDEBİR
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, toplantının önemine dikkat çekerek, eğitimin çok değerli olduğunu söyledi.
Mısır, İran, Türkiye ve Almanya'nın nüfuslarının yaklaşık olarak aynı olduğunu ancak, GSMH'nın farklı olduğunu belirten Özdebir, bunun nedeninin eğitimdeki kalite olduğunu vurguladı.
Özdebir, öğrencilerden kendilerine güvenmelerini istedi.
Ostim OSB Başkanı Orhan Aydın da üniversite sanayi işbirliğine dikkat çekerek, kendilerinin üniversite ile işbirliğine başlamalarından beri bakış açılarının değiştiğini anlattı.
(Radikal-Ekonomi ; 10.05.2009)
İşsizlik artıyor, sanayi üretimi düşüyor
İşsizlik oranı 2008 yılında, bir önceki yıla göre 0.7 puan artarak yüzde 11 oldu. 2008 yıllık sonuçları itibariyle işsiz sayısı 235 bin kişi artarak 2 milyon 611 bine çıktı. Sanayi üretimi Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.9 gerilemesine karşın düşüş bir önceki aya göre hız kesti
ANKARA - Türkiye İstatistik Kurumu, Hanehalkı İşgücü Araştırması 2008 Yıllık Sonuçlarını açıkladı. Buna göre; 2008 yılında Türkiye’de kurumsal olmayan nüfus bir önceki yıla göre 823 bin kişilik bir artış ile 69 milyon 724 bin kişiye, kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfus ise 778 bin kişilik artış ile 50 milyon 772 bin kişiye ulaştı. 2008 yılında istihdam edilenlerin sayısı, bir önceki yıla göre 456 bin kişi artarak, 21 milyon 194 bin kişiye ulaştı. 2008 yılında tarım sektöründe çalışan sayısı 149 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 307 bin kişi arttı. 2008 yılında istihdam edilenlerin yüzde 23.7’si tarım, yüzde 21’i sanayi, yüzde 5.9’u inşaat, yüzde 49.5’i ise hizmetler sektöründe yer aldı. Bir önceki yıl ile karşılaştırıldığında, tarım ve sanayi sektörlerinin istihdam edilenler içindeki paylarının 0.2 puan arttığı, buna karşılık hizmetler sektörünün payının 0.3 puan azaldığı, inşaat sektörünün payının ise değişmediği görüldü.
SANAYİ ÜRETİMİNDE DURUM
Sanayi üretimi Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.9 gerilemesine karşın düşüş bir önceki aya göre hız kesti. Mart ayında endeksin yüzde 95.9 olduğu belirlenirken, sanayi üretimi endeksi bir önceki aya göre ise yüzde 13.4 artış gösterdi. Şubat’ta sanayi üretimi düşüşü yüzde 23.7 olmuştu. En yüksek düşüş ise yüzde 42.2 ile sermaye malı imalatında görüldü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), NACE Rev.1.1’e göre hesaplanan 2005=100 temel yıllı Aylık Sanayi Üretim Endeksi Mart sonuçlarını açıkladı. Sanayi üretim endeksi Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.9 azalarak 121.2’den 95.9’a geriledi. Bir önceki aya göre ise sanayi üretim endeksi yüzde 13.4 artış gösterdi. Madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 9.7 azalarak 115.9’dan 104.7’ye, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 23.5 azalarak 121.3’ten 92.8’e; elektrik, gaz ve su sektörü endeksi ise yüzde 3.3 azalarak 122.4’ten 118.4’e geriledi.
SERMAYE MALI İMALATINDA DÜŞÜŞ DEVAM ETTİ
Ana Sanayi Grupları (MIGs) Sınıflamasına göre, Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre en yüksek düşüş yüzde 42.2 ile sermaye malı imalatında görüldü. Dayanıklı tüketim malı imalatı yüzde 28, aramalı imalatı yüzde 22.2, dayanıksız tüketim malı imalatı yüzde 8.9, enerji yüzde 6.5 düştü. İmalat Sanayi Üretim Endeksi alt gruplarının değişim oranları incelendiğinde, en yüksek düşüş oranının yüzde 53.1 ile motorlu kara taşıtı, römork ve yarı römork imalatında gerçekleştiği görüldü. Bunu, yüzde 41.8 ile büro makineleri ve bilgisayar imalatı, yüzde 40.7 ile kok kömürü rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı izledi. Gıda ve içecek yüzde 4.8, tekstil yüzde 20.4, giyim eşyası yüzde 18.6, ana metal sanayi yüzde 27, mobilya yüzde 32.9 üretim düşüşü yaşadı
(Radikal-Ekonomi ; 10.05.2009)
Enerjide 'Yüzyılın projesi' 10 milyon dolara takılmış!
Karadeniz ile Kızıldeniz'i birleştirecek, oradan da Hindistan'a ulaşacak petrol ve doğalgaz yolu projesinin ön fizibilite raporu tamamlandı. Ancak çalışmaları yürüten Çalık Holding'in fizibilite raporu hazırlayabilmek için 10 milyon dolar aradığı belirtildi
ANKARA - Karadeniz ile Kızıldeniz’i birleştirecek, oradan da Hindistan’a ulaşacak petrol ve doğalgaz yolu projesinin ön fizibilite raporunun tamamlandığı, çalışmaları yürüten Çalık Holding’in fizibilite raporu hazırlayabilmek için 10 milyon dolar aradığı bildirildi. Çalık’ın fizibilite maliyetinin devlet tarafından karşılanmasını istediğini iddia eden İsrailli yetkililer, Türkiye-İsrail-Hindistan üçlü toplantısının da Hindistan düşük düzeyde katılım bildirdiği için ertelendiğini ifade ettiler. Türkiye ile İsrail arasında ön anlaşma sağlanan ve Hindistan’ın da davet edilmesiyle yeni yüzyılın projesi olarak lanse edilen Karadeniz-Kızıldeniz Boru Hatları projesi fizibilite aşamasına geldi.
Anlaşma 2006’da imzalandı Dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler, 2006 yılında konuyla ilgili ön anlaşma Türkiye ile İsrail arasında imzalandığında 6 ay içinde fizibilite çalışması yapılacağını duyurmuştu. Ancak aradan geçen üç yıl içinde sadece ön fizibilite çalışması tamamlanabildi. İsrailli kaynaklar, Çalık Holding’in ön fizibilitenin ardından fizibilite çalışması yapmak için 10 milyon dolara ihtiyaç duyduğunu ve sözkonusu paranın devlet tarafından karşılanmasını istediğini bildirdiler. Çalışmanın ardından sonuç alınamaması riski nedeniyle sözkonusu parayı öz kaynaklarından sağlamak istemeyen şirketin, uluslararası finans kuruluşlarından da kaynak sağlayamadığı ifade edildi.
Türkiye, İsrail ve Hindistan’ın bu ay yapması planlanan üçlü toplantının Hindistan’ın düşük katılım bildirmesi nedeniyle ertelendiği ifade edildi. Öte yandan Türkiye ve İsrail’in Enerji Bakanlığı Müsteşarı düzeyinde katılacağı toplantı için İsrail’den de Müsteşar düzeyinde bir katılım talep edildi.
İhale yapılacak mı?
Proje, daha önce Bakanlar Kurulu tarafından ön çalışmalarının yapılması için Çalık Holding’e görev verilen Samsun-Ceyhan petrol boru hattının devamı niteliğinde olacağından, çalışmaları da ön fizibilite işini de Çalık Holding yapmıştı. Enerji Bakanı Güler, Çalık Holding’in sistemde yer alıp almayacağına ilişkin konunun Türkiye’ye bırakıldığını, söz konusu hattın Samsun - Ceyhan’ın devamı olması nedeniyle Çalık Holding’in devrede olacağını duyurmuştu. Fizibilite raporunun tamamlanmasının ardından projenin hayata geçirilmesine karar verilirse bir ihale açılıp açılmayacağı bilinmiyor. İsrail, Türkiye ve Hindistan’ın yanısıra İtalya gibi ülkelerden şirketlerin oluşturacağı uluslararası bir konsorsiyum kurulması daha büyük bir olasılık. Bu konsorsiyumda Türkiye adına Çalık Holdin’in ve Samsun Ceyhan projesi için işbirliği yaptığı İtalyan ENI şirketinin olmasına da kesin gözüyle bakılıyor.
(Hürriyet-Ekonomi ; 10.05.2009)
Kuzey Irak’tan Ceyhan’a petrol akışı başlıyor
IRAK’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim Doğal Kaynaklar Bakanı Ashti Hawrami, ilk ham petrol ihracına Ceyhan’dan 1 Haziran’da başlayacaklarını açıkladı. Hawrami, ihracatın günde 100 bin varil olarak başlayacağını belirtirken, Bağdat hükümeti "Henüz anlaşma yok" diyor. Bu tarihi başarının petrol üretimini artıracağını ve tüm Irak’ın yararına olduğunu dile getiren Hawrani’ye karşın, Iraklı Bakan Assem Jihad, "Benim bakanlığımla veya hükümet ile böyle bir anlaşmaya vardıklarını belirtiyorlar. Benimse bununla ilgili hiçbir fikrim yok" diyor. Hawrami, 2009 yılında petrol ihracatını günde 250 bin varile çıkartmayı planlıyor. Bölgede bir grup ise bugüne kadar 20’ye yakın uluslararası petrol şirketi ile kontrat imzaladı. Bakanlık bu kontratları illegal oldukları gerekçesiyle geçerli saymıyor. Irak’ın toplam ham petrol üretimi yaklaşık 2.4 milyon varile ulaşıyor.
(Hürriyet-Ekonomi ; 07.05.2009)
Petrolde 2009'un yeni rekoru
Geçtiğimiz günlerde 55 dolar ile 2009 yılının en yüksek seviyesini gören petrolde ateş sönmüyor. Petrol fiyatları bugün de 57 dolara yaklaşarak son 6 ayın zirvesine çıktı.
Asya piyasalarında, gösterge niteliğindeki ham petrolün Haziran ayı varil teslim fiyatı, 27 sentlik artışla 56 dolar 61 sente çıktı.Petrol fiyatının artmasında, küresel toparlanmanın yıl sonuna kadar başlayabileceği beklentisi etkili oldu. Petrol fiyatları son iki aydır 44-55 dolar aralığında seyrediyordu. Fiyatlar aralık ayında 32.40 dolar ile 2004 yılı başından itibaren en düşük seviyesine gerilemişti.
(Hürriyet-Ekonomi ; 07.05.2009)
Otomobilde Dev Birleşme
Otomobil üreticileri Porsche ve Volkswagen birleşecek.
Porsche'den yapılan açıklamada, iki şirket yönetimi arasında haftalar süren görüşmelerin ardından Volkswagen ile birleşme konusunda anlaştıklarını söyledi. Açıklamada, şirketin, “bütünleşmiş imalatçı bir grubu yaratmayı” istediği belirtildi. Grubun nasıl şekilleneceği gelecek 4 hafta içinde belirlenecek.
PORSCHE ZATEN BÜYÜK ORTAK
Şu anda Volkswagen'ın yüzde 51'i Porsche'nin elinde bulunuyor. Ancak Porsche'nin 9 milyar euro da borcu bulunuyor. Porsche, Volkswagen ile tek çatı altında birleşerek hissedarlardan 5 milyar euro taze para bulmayı hedefliyor. VW'nin dünya çapında 370 bin çalışanı bulunurken, Porsche'nin çalışan sayısı sadece 12 bin 200.
Hisseler düştü
Volkswagen ile Porsche arasındaki birleşme haberleri, şirket hisselerinde sert bir düşüşe neden oldu. Volkswagen'de yüzde 51 hissesi bulunan Porsche'un elindeki hisseleri artıracağı beklentisiyle önceki aylarda sert bir yükseliş yaşanan hisseler, bu olasılığın suya düşmesi ile bugün yüzde 5'e yakın değer yitirdi. Volkswagen hisseleri, yüzde 4.6 düşüşle 222 euroya geriledi ve son 6 haftanın en düşük düzeyine indi. Porsche hisseleri ise yüzde 1 artışla 57.50 euroya tırmandı.
(Milliyet-Ekonomi ; 07.05.2009)
NOURİEL ROUBİNİ: SÜPRİZE HAZIR OLUN
Küresel krizi bilen adam olarak tarihe geçen ekonomist Nouriel Roubini, dünya ekonomisinin şimdiden düzelme yoluna girdiğini düşünenleri ‘fazla iyimser’ olmakla eleştirdi
Singapur’da bir seminere katılan Roubini, borsalardaki hızlı çıkışların bir süre sonra tam tersine dönme ihtmalinin yüksek olduğunu açıkladı. Roubini, bu yıl içinde zayıf bilançolar ve olumsuz ekonomik haberlerin yatırımcıları şaşırtacağını ve küresel piyasalarda görülen ‘ralli’nin tersine döneceğini söyledi. Roubini, “Bu yaşananlar hâlâ ayı piyasası rallisi... Finansal piyasalar kendini tamir ederken, önümüzdeki birkaç çeyrekte negatif sürprizler göreceğiz. Ekonominin dibi görmesi gelecek yıl olur. Ben, ABD ve diğer dünya menkul değerlerinden uzak dururdum. Piyasalar ve yatırımcılar eldeki bilginin önüne geçiyor, fazla iyimser oluyor” dedi.
(Hürriyet-Ekonomi ; 28.04.2009)
Orta sınıf yok oluyor kriz de üstüne geldi
Dünya çapında 2 bin mağazası bulunan kadın giyim zinciri Etam’ın CEO’su Richard Simonin, krizden çok daha önce başlamış önemli bir sürece dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı: "Bizim işimizin asıl çekirdeğini oluşturan orta sınıf yok oluyor. Orta sınıf şu anda çok zor şartlarla karşı karşıya. Krizden önce başlamış bir şeydi bu. Üstüne bir de kriz geldi. Bütün pazarlama tekniklerimiz ve tecrübelerimiz de bu durumda ortadan kalkıyor. Tamamen değişen bir demografi söz konusu. Artık yapı daha karışık. Bundan sonra kriz sonrasına odaklanılması gerekiyor. Pazarlama ve insan kaynağı en önemli iki konu olarak öne çıkacak. Tüketici tavrında, mantalitesinde çok ciddi değişiklikler var. Otomotivde yaşanan sıkıntıların çoğu da krizden değil, bundan kaynaklanıyor."
(Hürriyet-Ekonomi ; 25.04.2009)
Konutta BAHAR fırsatları
Krize, 100 bin konut stokuyla yakalanan gayrimenkul kuruluşlarının birçok farklı kampanyayı devreye sokması, bir anda piyasanın canlanmasını sağladı. Satışları canlandırmak için gayrimenkul kuruluşlarının fiyatlarını 50 bin TL’nin altına, taksitlerini de aylık 500 TL’ye kadar çekmesi, peşin alımlarda yüzde 40’a varan oranda indirime gitmesi, bir anda konut sahibi olmak isteyenler için kaçırılmayacak fırsatlar yarattı. Hükümetin 150 metrekarenin üzerindeki evlerin KDV’sini yüzde 18’den yüzde 8’e indirmesi lüks konutlar da da önemli fiyat düşüşlerine yol açtı.
(Hürriyet-Ekonomi ; 16.04.2009)
Para muslukları tarıma açılıyor
Dünyada ve Türkiye'de son yıllarda tarım ve gıda fiyatlarındaki yükseliş, çevreye olan duyarlılık ve sağlıklı ürünlere ilginin artması sonucu giderek daha da önemli hale gelen tarım sektörüne, Türk bankaları da yöneldi. Çevre ve canlı sağlığını korumayı hedefleyen tarım ve tarım ürünlerine ilginin ve talebin artmasıyla sektöre yatırım yapan şirketlerin sayısı hızla yükselirken, tarıma ilgisi artan bankaların bu alana ilişkin ürün ve hizmetleri her geçen yıl daha da çeşitlendi.
KREDİ KARTLARI BİLE ÖZEL
Türkiye'de tarımın finansmanında daha önce sadece kamu bankalarının adı geçerken, her iki sektörün birbirini keşfetmeye başlamasıyla birlikte özel sektör bankaları da tarıma hizmet vermek üzere birbirleriyle rekabete girişti. Banka bilançolarında zirai kredilerinin payı bugün önemli oranlara ulaşmış durumda. Ocak 2009 verilerine göre, bankaların tarım sektörüne kullandırdığı kredilerin tutarı yaklaşık 14 milyar lira oldu. Bankalar, yatırımların gelenekselin dışına çıkarak modernleştiği tarım sektörüne, destek paketlerinin yanı sıra "özel" kredi kartları da sunuyor.
BİNLERCE ÇİFTÇİ İHYA OLDU
Vakıfbank'ın son 5 yılda tarım sektörüne kullandırdığı kredi tutarı yaklaşık bir milyar lira oldu. Şekerbank, son 3 yılda 661 milyon TL zirai kredi kullandırdı. Geçen yıl zirai alana sağlanan kredi, Yapı Kredi'de 250 milyon lira, Türk Ekonomi Bankası'nda (TEB) 231 milyon lira olarak gerçekleşirken, Denizbank'ta ise bir milyar lirayı aştı. Denizbank'ın bugün itibariyle müşteri sayısı 250 bini geçerken, Halkbank geçen yıl yaklaşık 55 bin çiftçiye zirai kredi kullandırdı.
Rekor ipini Denizbank göğüsledi
Denizbank İşletme ve Tarım Bankacılığı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Ertürk de, bankanın 2006'da tarım sektörüne 500 milyon lira kredi kullandırdığını belirterek, 2007'de sektöre kullandırdıkları 803 milyon lira kredi ile özel bankalar arasında tarım sektörüne en fazla kredi kullandıran banka konumuna geldiklerini bildirdi. Ertürk, bugün itibariyle müşteri sayılarının 250 bini geçtiğini ifade ederek, "Bu kredi desteği ile özel bankalar arasındaki liderliğimizi korumaktayız" dedi.
İş'ten özel çiftçi kredi destek paketi
Türkiye İş Bankası yetkilileri, zirai alanda kullandırılan kredi tutarının piyasa koşulları doğrultusunda gelişim gösterdiğini ve 2008 sonu itibariyle sektöre kullandırılan kredilerin bakiyesinin 756 milyon TL seviyesine ulaştığını bildirdi. Vakıfbank Genel Müdür Yardımcısı İhsan Çakır ise, son 5 yıldır ziraat alanına kullandırılan kredi tutarının yaklaşık bir milyar lira olduğunu bildirdi.
(Milliyet-Ekonomi ; 03.04.2009)
Üretim düştü işsizlik arttı
Ekonomik krizin yoğun olarak hissedilmeye başladığı 2008 yılı Eylül ayından itibaren sanayi üretim rakamları hızla gerilerken, işsizlik ödeneği başvurusu ise son iki ayda düşmeye başladı.
İşsizlik Fonu'ndan ödenek almak için 2009 yılının Ocak ayında 78 bin 577 kişi başvururken, bu rakam Şubat ayında 69 bin 677'ye, Mart ayında ise 62 bin 97'ye indi.
Dünyayı sarsan küresel ekonomik krizin etkisiyle geçen yılın Eylül ayından itibaren sanayi üretim rakamları düşerken, İşsizlik Fonu'ndan ödenek almak için başvuranların sayısı da yükselişe geçti. İşsizlik ödeneğinden yararlanma talebi kriz dönemi içerisindeki en yüksek rakama 2009 yılının Ocak ayında ulaştı. Bu ay da İş-Kur'a işsizlik ödeneği almak için 78 bin 577 kişi başvurdu. Başvuru sayısı Şubat ayında 69 bin 677, Mart ayında da 62 bin 97 kişi olarak gerçekleşti.
İş-Kur Genel Müdürü Namık Ata, kriz öncesinde başvuranların sayısının aylık ortalama 25-30 bin olduğunu, 2008 Eylül-Ocak 2009 döneminde ise başvuruların hızlı bir şekilde arttığını söyledi.
ÜRETİM DÜŞTÜ İŞSİZLİK ARTTI
Sanayi üretimi de Ağustos ayında yüzde 3,6 geriledi. Eylül ayında sanayi üretimi yüzde 4,3, Ekim'de yüzde 6,8, Kasım'da yüzde 13,3, Aralık'ta ise yüzde 17,8 azaldı. 2009 yılına gelindiğinde sanayi üretiminde gerileme trendi devam etti ve Ocak'ta yüzde 21,3, Şubat'ta yüzde 23,7 oranında düştü.
(Milliyet-Ekonomi ; 01.04.2009)
Otomotivcilere hesap soracak
Destek paketi çıkmadan önce ÖTV indirimine ithal otonun pazar payını artıracağı endişesiyle uzak bakan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, otomotiv pazarını yakından izliyor. Mart'ta ithalatın pazar payının yüzde 80'e yükselmesi üzerine endişelerinde haklı çıktığını düşünen Unakıtan, otomotivcilerden hesap sormaya hazırlanıyor. Nisan sonunda Otomotiv Distribütörleri Derneği'ni ziyaret etmeyi planlayan Unakıtan, otomotivcilere ÖTV karnesi verecek. Sonuçlar, otomotiv sektörüne bundan sonra verilecek teşvikler için de belirleyici olacak.
MAYIS'TA TABLO DEĞİŞİR
Otomotiv Distribütörleri Derneği ODD) Başkanı ve Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, Maliye Bakanı Unakıtan'ın "İthalat patlamış, ne oluyor İbrahim Bey" diye sorduğunu açıkladı. Unakıtan'a Ben de kendisine mart ayında ne varsa satıldığını ama nisan ve mayısta satışların aynı olmayacağını söyledim. Çünkü fabrikalar harıl harıl bizim için çalışıyor. Yerli satışlarının önemli ölçüde artacağını anlattım" şeklinde cevap verdiğini söyleyen Aybar, Unakıtan'ın bunun üzerine nisan sonunda gelip sonuçlara bakacağını ifade ettiğini belirtti. Yeni Renault Megane Hatchback ve Coupe'nin Antalya'da gerçekleşen tanıtımında konuşan İbrahim Aybar, nisan sonuçlarını görünce Unakıtan'ın tüm endişelerinden kurtulacağını söyledi. ÖTV indirimi sonrasında beklenmedik bir taleple karşılaşıldığını ve eldeki stoklar bir anda tükendiğini belirten Aybar, şöyle konuştu: "Mart'ta ithalin oranı yüzde 78'i aşmıştı. Nisan sonunda yüzde 70'in altına inecek, Mayıs'ta ise yerli otomobil satışında patlama yaşanacak."
(Milliyet-Ekonomi ; 15.03.2009)
En Güçlü 100 Marka 1. Google
İnternette arama teknoloji ile popüler marka haline gelen Google, internet hizmetlerini genişleterek güçlü markalar sıralamasında zirveye yerleşti. İlk 10 firma arasında 4 teknoloji, 2 cep telefonu operatörü ve 2 gıda markası yer aldı. Financial Times işbirliği ile bu yıl dördüncüsü yapılan `BRANDZ Top 100 En Güçlü Markalar Sıralaması`, dünyanın önde gelen pazar araştırması ve danışmanlık firmalarından Millward Brown tarafından açıklandı.
ÇİNLİ OPERATÖR 7`NCİ
Her yıl milyonlarca insanın internet kullanmaya başlaması ve kullanıcı oranının sürekli artması Google`ın marka değerini 12 ayda yüzde 16 artırdı. Google 100 milyar dolarlık marka değeri ile teknoloji sektörünün de lider markası yaptı. Microsoft 76.2 milyar dolarlık marka değeri ile geçen yıl olduğu gibi ikinci sırada yer aldı. Onu 67.6 milyar dolarlık marka değeri ile Coca-Cola ise takip etti. McDonald`s IBM`den sonra en değerli 5`inci marka olurken, General Electric ilk 10`a giren tek büyük endüstri firması oldu. İlk 10`a Çinli China Mobile 7`nci, Vodafone 9`uncu sıradan girdi.
BLACKBERRY SÜRPRİZİ
Teknoloji şirketleri sıralamasında IBM 66. milyar dolarlık marka değeri ile üçüncülüğünü korurken, marka değerini 2007`ye göre yüzde 20 arttırdı. İlk 3 markayı sırasıyla Apple(63.113 milyon dolar) ve Nokia(35.163 milyon dolar ) takip etti. Teknoloji markaları sıralamasında 14`üncü sıradan 6`ıncı sıraya yükselen BlackBerry(27.478 milyon dolar) marka değerinde gösterdiği yüzde 100`lük artışla listenin 16`ncı sırasına oturdu. Millward Brown Türkiye Genel Müdürü Betül Khan, BRANDZ`ın sonucuyla ilgili `Markalarına sürekli yatırım yapan şirketler sürprizlerle karşılaşmıyorlar çünkü yaratılan güçlü markalar, şirketlerin gelecekteki nakit akışını garanti altına alıyor` dedi.
|
|
|
|
|